Şiir Versus / Haziran - Temmuz 2020

MARJORIE PERLOFF: KİMSENİN UMRUNDA OLMADIĞI İÇİN ARTIK HER ŞEYE “ŞİİR” DİYORLAR!

Söyleşi: Ahmet Ölmez, Mehmet Emin Küçüker

1991 yılında yayımlanan Radikal Zanaat kitabınız yakın zamanda Türkçe olarak ilk kez yayımlandı. Aradan yaklaşık 30 sene geçmiş olmasına rağmen bu kitaptaki bazı tespitlerinizin hala geçerliliğini koruduğunu görüyoruz. Sizce bunun sebebi nedir?

Öncelikle otuz yıllık bir kitabı tercüme etmek ve basmak tercihinde bulunmanız beni çok memnun etti. Bunu büyük bir onur olarak görüyorum çünkü böylece gelecek avangart hareketlerini öngörebildiğimi anlıyorum. Bence de Radikal Zanaat döneminin ilersindeydi. Bu kitabı yazmaya başladığım doksanlı yıllarda Amerikan şiirinin çoğu gayet gelenekseldi: İtirafçı şiirler, kısa aşk şiirleri ve tematik şiirler. Hepsi oldukça düzdü ve “normal” bir sözdizimine sahipti. Bu şiirlerin köhneleştiğini düşünüyordum. Bütün farkı ortaya koyanın da teknoloji olduğunu iddia ediyordum. O zamanlar internet o kadar kullanışlı değildi, ama tolkşov ve gündelik televizyon programlarının genel diskuru yüzünden özgün bir iç bakışa sahip olmanın ve o “tekil” aşk şiirini yazmanın zorlaştığını hissediyordum! Aynı zamanda avangart şair ve sanatçıların “yeni teknoloji” vasıtasıyla yaptıklarına hayranlık duyuyordum.

“Bilgisayar anksiyetesi”nden bahsettiğiniz bir bölüm var. Bernstein’ın gözlemini haklı bularak, bilgisayarın tabiatla olan ilişkimize aykırı biçimde evet/hayır, açık/kapalı yani 1 ve 0 seçimlerine bizi alıştırdığına değinmişsiniz. İnsanın bilgisayar karşısındaki durumu budur. Peki, bilgisayar karşısında şair ne durumda? Özellikle metin işleyicilerin kitabın yayınlandığı zamana göre çok daha gelişmiş olması sebebiyle bilgisayar başındaki şair çok kolay biçimsel denemeler yapabilmektedir. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunu şairin zaten kullanması gereken bir imkân olarak mı görmeliyiz? Yoksa, bununla savaşmalı mı demiyorum ama, şair bunu aşmalı mı?

Ben buna karşı savaşmalıyız derim! Mevzu tam da bu. Bilgisayar bize sadece evet/hayır, 0/1 olduğunu ve herhangi bir derecelendirmenin olmadığını bildirir. Bir kelime ya doğru yazılmıştır ya da yanlış. Eğer yanlışsa o kelimeyi aramaya kalktığınızda bulamayacaksınız. Ama şimdi yeni bir viraj var. Ben genellikle e-postalarımı Siri kullanarak yazdırıyorum. Zavallı Siri: “o” her şeyi yanlış anlıyor. Ne zaman “Ashbery” veya “Faulkner” gibi isimleri söylesem bambaşka kelimeler ortaya çıkıyor, çoğu zaman birisinin “six” (altı) dediğinde olduğu gibi. Çok sinir bozucu bir durum ve bize dilin ne kadar ince ve karmaşık olduğunu hatırlatıyor. Bu nedenle dikkatli olmalıyız ve “le mot juste” (uygun kelime) kullanmalıyız. Bu yüzden metin işlemenin bir başka yönden şiir yazımına katkı sağlayacağını söyleyebilirim çünkü bizim dilin karmaşık yapısının farkına varmamızı sağlıyor.

Güncel Amerikan şiirine şöyle bir baktığımızda sanki şiirin daha “şahsi” bir noktaya ilerlediğini görüyoruz. Kişiler kendi kültür, tarih ve yaşanmışlıklarından yola çıkarak bir şair kimliği ortaya koymaya çalışıyor. Bundan dolayı da içerik olarak farklı gözükse de biçim açısından tekdüze şiirler ortaya çıkıyor; ama önceki dönemlere baktığımızda daha deneysel ve postmodern diyebileceğimiz türden eserlerin Amerikan şiirini tanımladığını görüyoruz. Bu değişime sebep olan şey neydi?

Bu önemli soruyu bana sorduğunuz için teşekkür ederim. Altmışlı yıllardan doksanlı yıllara kadar Amerikan şiiri gelişti ve John Cage gibi sanatçılar ve John Ashbery gibi şairlerin ortaya koyduğu modeller sayesinde daha ince ve ilginç bir hale büründü. Ne var ki kimlik siyaseti yüzünden şiire dair öğrendiğimiz her şeyi sanki unutmuş olduk. Artık önemli olan tek şey şiirin bir Kızılderili veya bir transkadın tarafından yazılmış olması! Günümüzde yazılan ve övülen eserler genelde üçüncü sınıf metinler. Kimsenin umurunda olmadığı için her şeye artık “şiir” diyorlar! Hepsi şahsi, itirafçı ve kötü bir dille yazılıyor, dizelendirme de hiçbir amaca hizmet etmiyor. Bu “kötü dönemin” bitmesini bekliyorum. Bu zaman zarfında da Baudelaire, Rimbaud, Gertrude Stein, Yeats, Eliot, Pound, Beckett, Language şairlerine ve Somut şiirlere dönüp bakıyorum! Türk şiiri ne vaziyettedir bilmiyorum ama bizim şiirimiz an itibariyle çok düşük bir noktada. Bunun sorumlusunun medya olduğunu düşünmüyorum çünkü Brezilya’da mesela çok güzel şiirler yazılıyor. Medya acem kılıcı gibi olmakla beraber internet gibi şeyler mevcut durum hususunda demografi -değişen bir toplum- kadar sorumlu değildir.

Söyleşinin tamamını Haziran-Temmuz sayımızda okuyabilirsiniz.