Şiir Versus / Eylül - Ekim 2020

Avangardın Alacakaranlığı

Octavio Paz
Çeviren: Ahmet Ölmez

Modern çağın karşıtlığı o çağın içinde işler. Onu eleştirmek modern ruhun işlevlerinden biridir. Dahası, böylece onu tamamlamış oluruz. Modern çağ hizipleşmelerin, kendini inkârın çağıdır, eleştirinin çağıdır. Bu çağ kendini değişim, eleştiriyle değişim ve aynı zamanda ilerlemeyle tanımlamıştır. Modern sanat moderndir çünkü eleştireldir. Eleştirisi iki çelişkili yöne doğru açılmıştır: Modern çağın doğrusal zamanını ve kendisini reddetmesi. İlkiyle moderniteyi inkâr edip ikincisiyle tasdik etmiş oldu. Tarih ve değişimleriyle yüzleşince kökenlerin, anın veya döngünün zamansız zamanını kabul etti. Kendi geleneğiyle yüzleşince de değişim ve eleştiriyi kabul etti. Her sanatsal akım ondan önce geleni reddetti ve her reddedişte kendini devam ettirdi. Ancak doğrusal zamanda ret kemale erebilir ve ancak bizimki gibi eleştirel bir çağda eleştiri yaratıcı olabilir. Günümüzde yeni bir dönüşüme şahitlik ediyoruz: Modern sanat nehyetme gücünü kaybetmeye başlamıştır. Birkaç yıldır reddedişleri ayinsel tekrarlardan ibaret olmuştur: İsyan sürece, eleştiri retoriğe, ihlal merasime dönüşmüştür. Nehyetme artık yaratıcı bir şey değildir. Sanatın sonunu yaşıyoruz demiyorum: Modern sanat düşüncesinin sonunu yaşıyoruz.

Sanat ve şiir bizim dünyevi kaderimizin birbirinden ayrılmaz unsurlarıdır: İnsan, insan olur olmaz sanat varlık kazandı ve insan yok olana kadar da var olacak. Diğer yandan sanata dair ilkellerin büyülü bakış açılarından Sürrealizmin Manifestes metinlerine kadar birçok düşünce ortaya çıkmıştır ki buradan yola çıkarak toplumlar ve medeniyetler kadar farklı türde sanat düşünceleri olduğunu söyleyebiliriz. Geleneğin kendine karşı düşüşe geçmesi modern çağın genel buhranına işaret etmektedir. Birkaç yazımda bu konuyu ele almıştım. Burada en bariz belirtileri saymakla kendimi sınırlayacağım. Öncesinde zaman düşüncemizin eleştirel bir sürecin neticesi olduğunu göstermiştim: Hıristiyan ebediyeti yok olduktan sonra değerleri sekülerleşti ve zamanın başka bir sınıfına aktarıldı. Modern çağ, geleceğin isyanıyla başlar. Ortaçağ Hıristiyanlık görüşüne göre gelecek faniydi: Kıyamet Günü her şey yok olacaktı ve ebedi bir mevcudiyet başlayacaktı. Modern çağın eleştirel süreci bu tabirleri tersyüz etti: İnsanlık tarafından bilinen tek ebediyet artık geleceğin kendisidir. Ortaçağda yaşayan bir Hıristiyan için dünyevi hayat iyi veya kötünün mütemadi varlığı arasında durmaktaydı. Modern insan için bu, geleceğe doğru bitmeyen bir yürüyüştür. Mükemmelliğin zirve noktası buradadır, ölümden sonra ebedi bir hayatta değil. Şimdi, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, hususi göstergeler inanç sistemimizde bazı değişikliklerin vuku bulduğuna işaret etmektedir. Tarihin doğrusal ilerleyen bir süreç olduğuna dair kavramların tutarsız olduğu ispat edildi. Bu düşünce modern çağla beraber doğmuştu, hatta bir noktaya kadar onun varlık sebebi sayılıyordu. Bu bağın gevşemesi güncel bilincimizin kalbindeki bir çatlağı ifşa etmiştir: Modern çağ artık kendine olan inancını yitirmeye başlamıştır.

Yazının devamını Eylül-Ekim sayımızda okuyabilirsiniz.